5 Yıldızlı otelde tatil izlenimlerim...
Ben sabahtan akşama kadar deniz kenarında yattığın ve sürekli yemek yediğin tatillerden hoşlanmam. Bence tatil bedenin değil beynin dinlenmesidir çünkü.Atlamalı, hoplamalı, gezmeli, tozmalı, 24 saat dolu dolu olmalıdır. Bedenin dinlenmesi bir uykuya bakar, uyudun mu geçer. Oysa beyin öyle mi, hiç düşünmemesi lazım.
Ama hayatınızda 6 aylık sevimli bir bebek varsa; altını değiştir, emzir, uyut, güneşlenmesine dikkat et diye düşünme aşamalarını minimuma indirmek için dilini ısırır, büyük konuştuğunu yutar ve 5 yıldızlı otele tatile gidersin, eh gidince de anlatmadan olmaz tabi...
Artık rahatlıkla yeni öğrendiğim yemeklerin tariflerini verebilirim. Her yer yiyecek. Acıkmak diye bir şey yok. Açlık duygusunun unutulduğu yer, bu oteller sanırım. Önüm arkam sağım solum yemek, yemeyen ebedir, sobedir. Sen yeter ki içki içeme diye, adamlar seni her türlü şişkinliğe boğmuşlar. Aynı domatesi 8 farklı kesme yöntemiyle, 8 farklı tabakta görebilirsiniz bir de. Aynı ürün kaç farklı şekilde servis edilir, bunu da öğrenmiş oldum. Önemli olan tek şey var; müşteri az içsin.
İnsanlara yemek yedireceğim derken personelin de canı çıkıyor tabi, günde 12 saat paten kayan mı ararsın, Türk kahvesi yapmaktan nefret eden barmen mi ararsın hepsi orda. Sadece etine dolgun, bebekleri çirkin değil de çikin diye seven Antalyalı teyzelerin enerjileri hiç bitmiyor.
Antalya demişken, oradan hiç haberiniz olmuyor tabi. Hangi şehirdesin, etkinlik var mı, şehirde gezilecek yer var mı, haberin olamaz. Otele girip, bir daha dışarı çıkmıyorsun. 1 hafta dünya ile bağlantın kesiliyor. Bakkal bile görmüyorsun. Otelde her şey var. Sen yeterki çıkma.
Ama kimsenin hakkını yiyemem, dubleks çift banyolu suit oda ve bebek evi gözden kaçmayacak şekilde güzeldi.
Sabah kahvaltı, öğlen yemek, akşamüstü kahve, akşam yemek, gece yemek, animasyonlar, partiler derken 1 hafta nasıl geçti anlamadık.
Velhasıl kelam; yedik, içtik, yüzdük, yattık. 1 yıl çalış, 1 hafta dinlen rutininin gereklerini yerine getirdik. Dinlendik dinlenmesine ama bir karavana binip istediğimiz yerde durup, istediğimiz yerde yol alma hayalimiz baki kaldı. Her modern kölenin söylediği gibi: Darısı önümüzdeki yıla...
Ama hayatınızda 6 aylık sevimli bir bebek varsa; altını değiştir, emzir, uyut, güneşlenmesine dikkat et diye düşünme aşamalarını minimuma indirmek için dilini ısırır, büyük konuştuğunu yutar ve 5 yıldızlı otele tatile gidersin, eh gidince de anlatmadan olmaz tabi...
Artık rahatlıkla yeni öğrendiğim yemeklerin tariflerini verebilirim. Her yer yiyecek. Acıkmak diye bir şey yok. Açlık duygusunun unutulduğu yer, bu oteller sanırım. Önüm arkam sağım solum yemek, yemeyen ebedir, sobedir. Sen yeter ki içki içeme diye, adamlar seni her türlü şişkinliğe boğmuşlar. Aynı domatesi 8 farklı kesme yöntemiyle, 8 farklı tabakta görebilirsiniz bir de. Aynı ürün kaç farklı şekilde servis edilir, bunu da öğrenmiş oldum. Önemli olan tek şey var; müşteri az içsin.
İnsanlara yemek yedireceğim derken personelin de canı çıkıyor tabi, günde 12 saat paten kayan mı ararsın, Türk kahvesi yapmaktan nefret eden barmen mi ararsın hepsi orda. Sadece etine dolgun, bebekleri çirkin değil de çikin diye seven Antalyalı teyzelerin enerjileri hiç bitmiyor.
Antalya demişken, oradan hiç haberiniz olmuyor tabi. Hangi şehirdesin, etkinlik var mı, şehirde gezilecek yer var mı, haberin olamaz. Otele girip, bir daha dışarı çıkmıyorsun. 1 hafta dünya ile bağlantın kesiliyor. Bakkal bile görmüyorsun. Otelde her şey var. Sen yeterki çıkma.
Ama kimsenin hakkını yiyemem, dubleks çift banyolu suit oda ve bebek evi gözden kaçmayacak şekilde güzeldi.
Sabah kahvaltı, öğlen yemek, akşamüstü kahve, akşam yemek, gece yemek, animasyonlar, partiler derken 1 hafta nasıl geçti anlamadık.
Velhasıl kelam; yedik, içtik, yüzdük, yattık. 1 yıl çalış, 1 hafta dinlen rutininin gereklerini yerine getirdik. Dinlendik dinlenmesine ama bir karavana binip istediğimiz yerde durup, istediğimiz yerde yol alma hayalimiz baki kaldı. Her modern kölenin söylediği gibi: Darısı önümüzdeki yıla...
Yorumlar
Yorum Gönder