Korku İmparatorluğu

Bazen geceler öyle ürkütücü olurdu ki, karanlığın ardından görme ihtimalim olan bir sürü cisim belirirdi gözümün önünde. Bazen saçları dağınık bir kadın silüeti, bazen beyaz çarşaflı bir gulyabani, bazen de tam anlamıyla Elm sokağı kabusu tiplemesi Freddy. Tabi her şey uykuya dalana kadar, uykuya dalınca geçerdi.

İlk travmamız yürümeyi öğrenirken başlamadı mı zaten; düşmekten korkmayı öğrenmiştik ilk. Sonra iğneci geldi, kedi tırmalardı, köpek ısırırdı, polis amca yakalardı, teyze kızardı, topumuzu keserlerdi. Sonra öğretmenden korktuk, sınav kağıdındaki hatayı söylersek notumuzun düşmesinden korktuk,  yazılıdan korktuk, sözlüden korktuk. Üniversiteye girdik iş bulamamaktan korktuk. Şimdilerde de patrondan korkuyoruz, kovulmaktan. Kirayı ödeyememekten, elektriğin kesilmesinden, susuz, aşsız kalmaktan... Karşıt görüşünüz olduğunda, hapse atılmaktan, zulüm görmekten korkuyoruz.

Düşündükçe yeni korkular geliyor aklıma, detaya girdikçe korkuların bereketinin hayatımın başka hiçbir aşamasında olmadığını görüyorum.

Yalnız kalmaktan, geleceğimizden korkuyoruz ve bu duygularla hayatımıza ne büyük kötülükler yaptığımızı hiç bilmiyoruz. Korktukça güçsüzleşiyor, çaresiz kalıyoruz. Zaten çeyizine aldığı porselen takımı, kırılmasından korktuğu için üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen hala kullanmamış annelerin çocuklarıyız hepimiz. Elalemin diyeceklerinden, dedikodulardan korktuk hep. Korktukça büyüdü hastalığımız, bulaştırdık etrafımıza. Doğan çocuklarımıza da aynı kısır döngüde, yürümeyi öğretirken düşmekten korkmayı da öğrettik, itiraz edememeyi.

İşte tam da bu yüzden hala itiraz edemiyoruz. Her geçen gün daha kötüye gitse de, ya daha da kötüsü varsa diye susuyoruz. Ağacımızı kesiyorlar susuyoruz, suyumuzu kirletiyorlar susuyoruz. Para diye bir şey bulmuşlar; arkadaş bu sadece bir kağıt parçası diyemiyoruz, susuyoruz.

Bombalar patlıyor susuyoruz. Şehit haberleri alıyoruz, susuyoruz. Hayatımızı çalıyorlar, biz ölmekten korkmaya devam ediyoruz, susuyoruz.

Korku imparatorluğunun köleleriyiz hepimiz, korkuyoruz, susuyoruz, ölüyoruz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden hep kötüler kazanır?

İtiraf ediyorum; ben bir homofobiğim.