Yeni işte "G.tüm sana yer edim, görürsün neler edim" teknikleri:
Efendim Türkiye şartlarında öyle iş bulmak her baba yiğidin harcı değildir. Zaten dolar dayanmış 4 TL ye geçinmek zor, bir de hali hazırda işsizseniz yandınız.
Aylar süren iş görüşmeleriniz olacağı bir gerçek. Biraz şamsınız varsa ve günümüz koşullarında CV'niz iyi ise belki 2-3 ay içerisinde bir şeyler bulabilirsiniz. Öyle kariyer sitelerindeki ilanlara falan inanmayın, bu devirde her iş tanıdıkla döner. Dayınız varsa bulursunuz bir şeyler, yoksa sürünmeye devam.
İş görüşmelerinde; ekonomik krizin sizin günlük yaşantınızı etkilediği hiç gündeme gelmez. Herkes firmayı anlatır, şartların ne kadar zor olduğunu. Zaten dolar artmıştır ve müşteriler çok zorlaşmıştır. İş çok zordur. Sorarlar, sorarlar cevaplarsınız. Yıllardır bu işleri yapmış olsanız bile, kendinizi tekrar tekrar anlatırsınız. Hangi firmaya gitseniz, hep en zor işi en zor şartlarda kendilerinin yaptığını anlatır dururlar. Maaş konuşmak ayrı derttir, yapacağınız işi konuşmak ayrı dert. Ama tekrar vurgulamak istiyorum; dayınız varsa durum başka...
Tüm bu aşamalar bitti ve güç bela bir iş buldunuz diyelim, işe başlarsınız. İlk hafta alışma sürecindeyken, hani o her ofiste bulunan "dominant" tavırlı, hiçbir iş yapmayan ama yapıyormuş gibi ortalıkta gezen şahıs, hop bir anda gelir yanınıza. En sevimli haliyle size söyler: "Bak arkadaş buralar benim çöplüğüm, ayağını denk al, git benim fotokopilerimi çek!"diye. Heh işte tam da bu kısımda başlamalıdır, g.tüm sana yer edim teknikleri. Masanızı kurmalı, kendinizi iş yerinin çaycısına kabul ettirmeli, dominant teyzeyi ekarte etmeli bu arada da patronun gözüne girmelisiniz. Aksi durumda işiniz yaş. Tüm hayatınız bu işe bağlı (?).
...
Tam da böyle bir ortamın içindeyken bir yazıya denk geldim; ışık hızını anlatıyordu, evrenin bizim aklımızın alamayacağı kadar büyük olduğunu, mikroyu ve makroyu. Aslında insanın evren karşısında hiçbir önemi olmadığını... Bu esnada ofiste kimin ayak işlerini yapacağı konusunda kavga sürmeye devam ediyordu.
Daha gün aydınlanmadan dört duvar arasında hapis hayatı yaşayan beyaz yakalı, karanlık olduğunda trafik macerasından kurtulup evine gidebilirse mutlu olacaktır. Maaşını da alırsa bugün sevgilisine çiçekçiden bir gül satın alıp verebilecektir, zira o gülü yetiştirebileceği bir toprağı bile kalmamıştır artık. Hayatındaki en önemli konu, ofiste g.ötüne yer edinmektir. Sonra o dominant teyze görecek, ona neler edecektir...
Aylar süren iş görüşmeleriniz olacağı bir gerçek. Biraz şamsınız varsa ve günümüz koşullarında CV'niz iyi ise belki 2-3 ay içerisinde bir şeyler bulabilirsiniz. Öyle kariyer sitelerindeki ilanlara falan inanmayın, bu devirde her iş tanıdıkla döner. Dayınız varsa bulursunuz bir şeyler, yoksa sürünmeye devam.
İş görüşmelerinde; ekonomik krizin sizin günlük yaşantınızı etkilediği hiç gündeme gelmez. Herkes firmayı anlatır, şartların ne kadar zor olduğunu. Zaten dolar artmıştır ve müşteriler çok zorlaşmıştır. İş çok zordur. Sorarlar, sorarlar cevaplarsınız. Yıllardır bu işleri yapmış olsanız bile, kendinizi tekrar tekrar anlatırsınız. Hangi firmaya gitseniz, hep en zor işi en zor şartlarda kendilerinin yaptığını anlatır dururlar. Maaş konuşmak ayrı derttir, yapacağınız işi konuşmak ayrı dert. Ama tekrar vurgulamak istiyorum; dayınız varsa durum başka...
Tüm bu aşamalar bitti ve güç bela bir iş buldunuz diyelim, işe başlarsınız. İlk hafta alışma sürecindeyken, hani o her ofiste bulunan "dominant" tavırlı, hiçbir iş yapmayan ama yapıyormuş gibi ortalıkta gezen şahıs, hop bir anda gelir yanınıza. En sevimli haliyle size söyler: "Bak arkadaş buralar benim çöplüğüm, ayağını denk al, git benim fotokopilerimi çek!"diye. Heh işte tam da bu kısımda başlamalıdır, g.tüm sana yer edim teknikleri. Masanızı kurmalı, kendinizi iş yerinin çaycısına kabul ettirmeli, dominant teyzeyi ekarte etmeli bu arada da patronun gözüne girmelisiniz. Aksi durumda işiniz yaş. Tüm hayatınız bu işe bağlı (?).
...
Tam da böyle bir ortamın içindeyken bir yazıya denk geldim; ışık hızını anlatıyordu, evrenin bizim aklımızın alamayacağı kadar büyük olduğunu, mikroyu ve makroyu. Aslında insanın evren karşısında hiçbir önemi olmadığını... Bu esnada ofiste kimin ayak işlerini yapacağı konusunda kavga sürmeye devam ediyordu.
Daha gün aydınlanmadan dört duvar arasında hapis hayatı yaşayan beyaz yakalı, karanlık olduğunda trafik macerasından kurtulup evine gidebilirse mutlu olacaktır. Maaşını da alırsa bugün sevgilisine çiçekçiden bir gül satın alıp verebilecektir, zira o gülü yetiştirebileceği bir toprağı bile kalmamıştır artık. Hayatındaki en önemli konu, ofiste g.ötüne yer edinmektir. Sonra o dominant teyze görecek, ona neler edecektir...
Yorumlar
Yorum Gönder