Kafayı yemek üzereyiz...

Ülke gündeminin korkutucu ve bir o kadar da yoğun olmasından bir türlü fırsat bulup da yazamadım. Fırsat bulmayı zaman anlamında değil, psikolojisi bozulmuş ve hiçbir şey yapmaya hali kalmamış bir  vatandaş anlamında söylüyorum tabiki. Yoksa insan yapmak istesin yeterki, nelere fırsat bulur...

Ama üzerinden F16 lar uçarken çocuğunun üzerine kapanıp, camlar kırılırsa ona gelmesin diye uğraşmış bir anne olarak psikolojimin düzgün olması beklenemez elbette. O kabus gibi gecede yaşananlar ve sonrasında olanlar gündemi takip edenler için yaşadığımız en kötü gün olarak değerlendirilebilir bence.

Çünkü insan güvende hissetmediği her an, kan kusar. İnsanın huzur bulabileceği tek hissiyattır güven. O nedenle de o gün hiç arkama bakmadan kaçmak istedim bu ülkeden, herkes gibi. Güvende olduğum bir yere gitmek istedim. Tabiki kolay olmadığı ve imkanlarım elvermediği için hala buradayım. Ama gitmenin yollarını aradığım da bir gerçek.

Yeter diyorum artık, vatan, milliyet, ırk yaftaları olmadan yaşanabilecek bir yer yok mu? Cinlerle kalkışma yapan tiplerle aynı havayı solumaktan sıkıldım. Doğayı seven, çiçekleri, böcekleri, hayvanları seven insanlar tarafından yönetilmek istiyorum çok mu?

İnançları arasında boğulmuş kontrolsüz güç korkutuyor beni. Çünkü sokağa çıkmış bir kitlenin aklı mantığı yoktur, yöneticisi değerinde tehlikelidir. Zor oldu artık yaşamak, güvende olmak ve evlatları korumak. Şimdilerde de bir kaç parmak bal çaldılar ağzımıza ve çaresizliğimizi de kullanarak sabitlediler bizi olduğumuz yere.

Şu günlerde yapılacak en önemli şey borçlardan, bankalardan kurtulmak bence. Kredi kartlarını kapattırmak, taksitle bir şey almamak ve yeni borçlara girmemek. Doğaya da dönmek lazım elbette, deniz güzel mesela, yüzdüğünde güzel, izlediğinde güzel. Biraz toprağa dokunmak, küçük bir saksıda çiçek yetiştirmek güzel. Dans güzel, şarkılar güzel, öğrenmek, okumak güzel.

Bunlar da olmasa ülkede bedenler yer değiştirmeden büyük bir beyin göçü olabilir çünkü. Zira hepimiz kafayı yemek üzereyiz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden hep kötüler kazanır?

İtiraf ediyorum; ben bir homofobiğim.

Korku İmparatorluğu